Van’ın Erciş ilçesinde görülen ve uzun süredir toplumun gündeminde olan çocuk istismarı davasında mahkeme, mağdur çocuk E.E.’ye yönelik eylemleri sabit görülen sanık M. Çiftçi hakkında 13 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Ancak kararın en kritik noktası, tüm bu ağır suçlara rağmen sanığın tutuklanmaması oldu. Mahkeme, tutuklama yerine sanık hakkında konutu terk etmeme ve yurt dışına çıkış yasağı tedbirlerini sürdürmeyi yeterli gördü.
Olay Nasıl Ortaya Çıktı? Bir Çocuğun Sessizliği ve Zarf İçindeki Not
Vanhaber24.com'da yer alan habere göre, olay, küçük mağdur E.E.’nin yaşadığı travmayı kimseye anlatamaması üzerine, okulda rehber öğretmenine zarf içinde bir not vermesiyle ortaya çıktı. Çocuk notu verirken, “Hocam ben gittikten sonra okuyun,” demişti. Bu cümle bile olayın çocuğun omuzlarında nasıl ağır bir yük yarattığını gösteriyordu.
Öğretmenin notu okumasıyla birlikte süreç hızla işletildi; aileye bilgi verildi, çocuk Çocuk İzlem Merkezi’ne yönlendirildi ve adli süreç başlatıldı. Çocuk, uzman eşliğinde verdiği ifadede, sanık M. Çiftçi’nin kendisini defalarca zorla evine götürdüğünü, dudaklarından öptüğünü, dudağını dişleriyle sıktığını ve bir olayda kendisine 15–20 TL verdiğini anlattı. Bu para, avukatlara göre, istismarı “örtme ve susturma” amaçlı bir hareketti.
Çocuk, ifadelerinde ayrıca sanığın telefonundan mini etekli bir kadının fotoğrafını gösterdiğini söyledi. Bilirkişi raporunda, sanığın telefonunda çok sayıda cinsel içerikli fotoğraf bulunduğu doğrulandı. Bunların bir bölümü, çocuğun tarifine birebir uyuyordu.
Adli görüşmeci raporunda çocuğun beyanları “açık, tutarlı ve güvenilir” bulundu. Bu tespit, dava sürecinin temel taşı oldu.
Ailenin Psikolojik Çöküşü: Kapı Komşusuyla Bir Metrelik Mesafeye Sıkışmak
Mağdurun annesi Muhlise Erdem, duruşmada şu çarpıcı ifadeleri kullandı:
“Bizim evimizle onun evi arasında bir metre bile yok. Her gün görmek zorundayız. Çocuğumu böyle bir şey için büyütmedim. Kendimi suçluyor, çocuğumu koruyamadığımı düşünüyorum.”
Baba Yusuf Erdem ise duruşma salonunda toplumun hislerine tercüman olan şu sözleri söyledi:
“Bu olay ilçede infial yarattı. Herkes beni kendi yerine koysun. Böyle bir suç işleyen kişi dışarıda dolaşmamalı. Adaletin sağlanmasını istiyorum.”
Aile, sanığın tutuklanmaması nedeniyle kendilerini hâlâ güvende hissetmediklerini belirtti.
Telefon İncelemesi: Çocuğun Anlattığı Fotoğraflarla Uyuşan Görüntüler
Sanığın telefonuna yapılan incelemede ele geçirilen içerik, davanın en somut delillerinden birini oluşturdu. İnceleme raporunda:
Cinsel içerikli fotoğraflar,
Mini etekli kadın görüntüleri,
Sanığın iddialarını çürüten dijital materyaller,
tespit edildiği aktarıldı.
Bu fotoğrafların, çocuğun ifadesindeki “mini etekli kadın” tarifine birebir uyması, çocuk beyanının manipülasyon değil gerçek olduğunu gösteren kritik bir delil olarak kabul edildi.
AVUKAT SAVUNMALARI DİKKATE ALINMADI!
Mahkeme salonunda yapılan savunmaların her biri, hem hukuki hem toplumsal boyutuyla yankı uyandırdı. Aşağıda, duruşma tutanağından alınmış dikkat çekici savunma örnekleri yer alıyor.
Av. Rojin Kartal: “Mağdurun beyanları delillerle birebir örtüşüyor”
Katılan vekili Av. Rojin Kartal, sanığın ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini belirttiği savunmasında şöyle dedi:
“Mağdur çocuk yaşına uygun şekilde tutarlı, istikrarlı ve detaylı beyanda bulunmuştur. Bu beyanlar, telefon incelemesi, günlükteki ifadeler ve tanık anlatımlarıyla birebir örtüşmektedir. İftira ihtimali yoktur. Bu eylem zincirleme şekilde gerçekleşmiştir ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.”
Kartal’ın bu sözleri, dosyanın bütünlüğünü ve çocuğun güvenilirliğini öne çıkaran önemli bir vurgu taşıyor.
Av. Mustafa Özoral: “Sanık adli kontrolü üç kez ihlal etti”
Mağdurun vekillerinden Av. Mustafa Özoral, sanığın tutuksuz yargılanmasının tehlikelerine işaret ederek şu ifadeyi kullandı:
“Sanık, konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirini üç kez ihlal etmiştir. Buna rağmen tutuklanmamıştır. Bu, sadece mağdur açısından değil, toplum açısından da güvenlik zafiyeti oluşturmaktadır. Bu tür suçlarda tutuklama bir zorunluluktur.”
Sanık M. Çiftçi: “Bana iftira atılıyor”
Sanık M. Çiftçi, tüm suçlamaları reddettiği savunmasında şöyle konuştu:
“Sekiz torunum var, kalabalık bir avluda yaşıyoruz. Böyle bir şeyin olması mümkün değildir. Bana iftira atılıyor. Suçlamaları kabul etmiyorum.”
Mahkeme, bu savunmanın delillerle çeliştiğini belirterek cezayı onadı; ancak tutuklama tedbirini yine de uygulamadı.
13 Yıl 9 Ay Ceza Verildi Ama Cezaevine Giriş Yok
Mahkeme, Türk Ceza Kanunu’nun 103 ve 109. maddelerine göre sanığa şu cezaları verdi:
1) Sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı – 6 yıl 3 ay
Mahkeme, ağır istismar iddialarını “sarkıntılık” düzeyinde değerlendirerek temel cezayı 5 yıl belirledi, zincirleme suç nedeniyle 1/4 artırarak 6 yıl 3 aya çıkardı.
2) Çocuğa karşı, cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma – 7 yıl 6 ay
Çocuğu zorla eve götürme, kilere kapatma ve eylemlerin cinsel amaçla yapılması nedeniyle ceza artırılarak 7 yıl 6 aya çıkarıldı.
Toplam ceza: 13 yıl 9 ay
Ceza oranları yüksek görünmesine rağmen, sanığın tutuklanmaması, dosyanın en tartışmalı yönü olarak öne çıkıyor.
Çocuğun Üstün Yararı Dikkate Alınmadı
Uluslararası hukuk, özellikle Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, devletlere açıkça şunu emreder:
“Çocuğun üstün yararı, tüm yargı süreçlerinde önceliklidir.”
Bu dosyada:
Çocuk psikolojik olarak çöküyor,
Aile sanıktan birkaç metre uzakta yaşamaya devam ediyor,
Sanık üç kez adli kontrolü ihlal ediyor,
Ağır ceza veriliyor,
Ama tutuklama hâlâ yok.
Bu durum, hem hukukçular hem psikologlar hem de çocuk hakları savunucuları tarafından “ciddi bir koruma eksikliği” olarak tanımlanıyor.
Ceza Var Ama Güvenlik Yok
Mahkeme sanığa ceza verdi, ancak fail hâlâ evinde. Çocuk ise aynı ilçede yaşamaya devam ediyor.
Bu tablo, akıllarda tek bir soruyu bırakıyor:
“Bu ülkede bir çocuğun adaletle korunması neden hâlâ bu kadar zor?”
Mahkemece verilen 13 yıl 9 ay hapis cezası sonrası, Erciş Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı istinafa açık şekilde karara bağladı. Tutanağın son bölümünde yer alan bilgilere göre, taraflara kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yoluna başvurma hakkıbulunduğu hatırlatıldı.
Duruşmada mağdur vekilleri olan Av. Rojin Kartal, Av. Ömer Savcı, Av. Mustafa Özoral, Av. Berrin Dinçer Altın ve Av. Eda Şenay, mahkeme kararının açıklanmasının hemen ardından, “üst hadden ceza verilmesi ve sanığın tutuklanması yönündeki taleplerimizin karşılanmadığı” gerekçesiyle karara itiraz edeceklerini beyan etti. Bu açıklama, tutanaklarda da yer alan avukat mütalaalarının devamı niteliğinde olup, kararın üst derece mahkemelerine taşınacağını kesinleştirdi.
Mahkemenin hükmü henüz kesinleşmediğinden, dosya şimdi Van Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) önüne gidecek. İstinaf mahkemesi, delilleri, usul işlemlerini ve yerel mahkemenin takdirini yeniden değerlendirme yetkisine sahip. Eğer istinaf da kararı onamaz veya hukuka aykırılık görürse, dosya bu kez Yargıtay’ın önüne çıkacak. Dolayısıyla, sanık M. Çiftçi hakkındaki hüküm—hem ceza yönünden hem de tutuksuz yargılama tedbiri yönünden—henüz kesinleşmiş bir karar değil; bundan sonraki nihai değerlendirmeyi istinaf ve gerekirse Yargıtay verecek.
Bu yönüyle dosya, yalnızca yerel mahkeme kararının değil, üst yargı organlarının da incelemesine açık bir süreç olarak önemini koruyor. Avukatların karara yönelik itiraz açıklamaları ve dosyanın istinafa taşınacak olması, davadaki hukuki tartışmanın önümüzdeki aylarda da süreceğini gösteriyor.