Yıllardır geceleri karanlıkla mühürleyen çatışmalar, artık gün ışığına yeniliyor. PKK silah bırakması, güçlerini bu topraklardan çekmesi ve ateşle değil umutla sembolleşen bir vedaya imza atması, yüzyıllık acıları omuzlarında taşıyan bu millet için tarihi bir eşiğin adıdır. Çünkü barışın yolu, en çok kanayanın yüreğinden geçer.
Dağların sarp yamaçlarında yankılanan çelik nağmeler, nihayet bir hüzün senfonisini tamamlayarak yerini derin, ulvi bir mutluluğa bırakıyor. Tarihin yaprakları, bu toprakların hafızasına kazınmış her bir yara izini, artık kanla değil, irade mürekkebiyle yazılan yeni bir destana çeviriyor. Silahların gölgesinde filizlenen umut, şimdi közleri söndürülmüş bir ateşin küllerinden, barışın ilk kıpırtılarıyla uyanıyor.
Bu an, siyasetin soğuk dilinin ötesinde, insan ruhunun en kadim trajedilerinden sıyrılışının sahnesidir. Yüreği sancıyla yoğrulmuş anaların, gözleri veda türküleriyle dolmuş babaların, çocuklukları dağlara gömülmüş gençlerin ortak çığlığı, nihayet taşın sertliğine değil, vicdanın yumuşaklığına çarpıyor. Bu topraklarda, her biri bir roman sayfası kadar derin acılar taşıyan insanlar, artık kaderlerini kurşunlarla değil, kelimelerle yazmanın eşiğinde duruyor.
Eşitlik, adalet, özgürlük
Dorian Gray’in karanlık aynasında sakladığı günahlardan arınma arzusu neyse, bu toprakların barışa duyduğu özlem de odur. Yarına umutla bakabilen bir yüz. Çünkü her bir mezarın başında ağlayan aynı millettir ve gözyaşının kimliği yoktur. Kalıcı barışın yolu, güveni tohum gibi toprağa ekmekten geçer. Devletin kararlılığı, PKK’nin samimiyeti ve halkın sarsılmaz desteğiyle fedakarlıkla örülen bir yol bu. Bu yolun yön tabelasında “eşitlik”, “adalet” ve “özgürlük” yazarsa, işte o zaman umut büyür ve kök salar.
Artık sözlerin açtığı kapıdan geçiyoruz. Korkuların kurduğu kaleler, artık cesaretin rüzgarıyla biçim değiştiriyor. Her susan silah, toprağa düşen bir tohum gibi, içinden hayatı özgür bırakıyor. Weiss’in vadilerindeki zambak misali; narin ama ısrarcı bir yaşam arzusu filizleniyor. İrade ve kararlılık, köklerini derinlere saldıkça, kalıcı barışın temelleri taştan bile daha sağlam hale geliyor. Çünkü barış, insanın içindeki en büyük saray: Adaletin sütunlarına yaslanmış, özgürlüğün penceresinden ışık alan, eşitliğin çiçek kokulu avlusunda nefes alan bir tohumdur.
Bugün, geçmişin kanlı sayfalarını değil; geleceğin tertemiz beyaz sayfalarını konuşma zamanıdır. Kalıcı barış, ancak önyargıların paslı zincirlerini kırarak, eşitlik ve adaletin altın terazisinde tartıldığında anlam bulacak. Bugün, geçmişin ağır hikâyelerini toprağa gömerek, geleceğin altın harflerle yazılacağı beyaz bir sayfa açılıyor.
Her sessiz gece, yeni bir doğuşun habercisi; her el sıkışma, tarihin yönünü değiştiren bir dönüm noktasıdır. Çünkü silahlar sustukça, umudun sesi dağları deler, şehirleri sarar, yürekleri fetheder. Ve bizler biliriz ki, barış en nihayetinde; insan ruhunun, karanlığa karşı kazandığı en büyük zaferdir.