Çakırbeyli, günün anlamına ilişkin yaptığı açıklamada Türkiye’de kadınların şiddete karşı koruma mekanizmalarının zayıflatıldığını savundu. İstanbul Sözleşmesi’nin siyasi bir kararla feshedilmesinin önemli bir güvenceyi ortadan kaldırdığını belirten Çakırbeyli, “Bu kararın ardından artan şiddet vakaları, yetersiz koruma tedbirleri ve caydırıcılığı olmayan cezalar kadınların hayatını her gün daha fazla tehdit ediyor” dedi.
Açıklamasında kadın cinayetlerine ve kayıp kadın dosyalarına da değinen Çakırbeyli, “Bugün yalnızca bir günü değil; Gülistan Doku’nun bulunamayan adaletini, Özgen Rojin Kabaiş’in yarım kalan gençliğini ve isimleri haber olamayan yüzlerce kadının sessiz çığlığını hatırlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddetin yalnızca kadınların değil, toplumsal bir mücadele olduğunu vurgulayan Çakırbeyli, devletin şiddeti önleme sorumluluğunun altını çizerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kadına yönelik şiddeti durdurmak devletin görevidir ve bu görevin yapılmadığı her gün kaybedilen bir candır. İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girmeli, cezalar caydırıcı hâle getirilmelidir. Her kadın özgürce, korkmadan, eşitçe yaşayana kadar mücadelemiz sürecektir.”