Yüksekova’nın yemyeşil doğasında, taş fırından çıkan sıcacık lahmacun ve pidelerin kokusu rüzgâra karışıyor. Bu kokunun kaynağı ise Çoruh ailesinin dağ yamacındaki mütevazı evi. Şemsullah, Güler ve kızları Çiğdem Çoruh’un el ele vererek hayata geçirdiği bu girişim, hem yerel ekonomiye katkı sunuyor hem de doğallığın peşinden giden misafirlere unutulmaz bir lezzet deneyimi yaşatıyor.
Ailenin evlerinin bahçesinde yetiştirdiği sebzeler, her gün taze olarak toplanıyor ve lokantanın mutfağına giriyor. Menünün yıldızları olan lahmacun ve pideler ise, evin içine inşa edilen geleneksel taş fırında pişiyor. Bu fırın sadece yemekleri değil, adeta bir hikâyeyi pişiriyor: Doğallığın, emeğin ve aile birlikteliğinin hikâyesi.
Güler ve Çiğdem Çoruh ise mutfağın asıl kahramanları. Sebzeleri yıkayan, doğrayıp harmanlayan, hamurları yoğuran bu iki kadın, lezzetin temelini atıyor. Hazırlanan iç harçlar, Şemsullah Bey’in taş fırın ustalığıyla birleşince sofralar adeta bir şölene dönüşüyor.
Kısa sürede hem bölge halkının hem de dışarıdan gelen ziyaretçilerin ilgisini çeken bu aile işletmesi, sadece lezzetiyle değil, samimi ve içten ortamıyla da fark yaratıyor. Yüksekova’da yükselen bu sıcak girişim, doğayla uyum içinde sürdürülebilir bir yaşamın mümkün olduğunun en güzel kanıtı.