Kalp damar hastalıkları nedeniyle meydana gelen erken ölümlerin tamamına yakını önlenebilir nitelikte olduğunu belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı, Uzm. Dr. Yunus Turgay Erten, “Sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, sigara ve alkol kullanımı koroner kalp hastalığı gelişiminin yüzde 80'inden sorumludur. Kalp hastalarında tedavinin temelini ise yaşam tarzı değişiklikleri ile koruyucu tedbirler almak oluşturmaktadır” dedi.

Uzm. Dr. Yunus Turgay Erten'nin kalp sağlığını korumak için önerileri şu şeklide:
“Düzenli ve kaliteli bir uyku; Her gece 7-9 saat arası kaliteli uyku; yüksek tansiyon, diyabet hastalığı, depresyon ve kalp krizi riskini belirgin olarak azaltır. Yatağa girmeden 30 dakika önce mavi ışıktan ve diğer uyku öncesi uyaranlardan (çay, kahve, nikotin gibi) uzak durmanız ve oda sıcaklığınızın ideal olması (16-18 C) uykuya geçişini hızlandıracak ve uyku kalitenizi artıracaktır. Düzenli ve kaliteli uyku, kalp krizi riskini azaltacağı gibi tansiyon, tip 2 diyabet, depresyon ve kronik yorgunluk sendromu semptomlarını da azaltır. Unutmayın, uyku vücudun en temel dinlenme şeklidir.

İdeal kilonuzu koruyun ve bel çevresi kalınlığınıza dikkat edin: Bireylerin vücut ağırlığını (kg), boyu(cm2) karesine bölünmesi ile elde edilen beden kitle indeksi değerinin 27'den fazlası olması, kalp hastaları, diyabet, hipertansiyon için önemli bir risk faktörüdür. Fazla kilolu bireylerin yüzde 5-10 vücut ağırlığı kaybı sağlaması tansiyonu 5 birim düşürmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve kanıt değeri yüksek birçok araştırma tarafından kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm üzeri bel çevresinin diyabet, kolesterol yüksekliği, tansiyon ve kalp krizi riskini artırdığı rapor edilmiştir. Bu değerlerin erkekler >94 cm, kadınlar için >80 cm olması gerektiğini bildiren birçok bilimsel yayın bulunmaktadır.

Düzenli egzersiz alışkanlığınız olsun; Haftada 5 gün, 20-30 dakika arası düzenli egzersiz; kalp krizi ve diyabet riskini azaltır, damarları korur, tansiyonu ve kolesterolü düzenler, insülin direncini iyileştirir, kalp-damar sağlığını iyileştirir, felç riskini azaltır.

Alkol ve sigaradan uzak durun: Sigara içmenin kalp ve damar hastalıkların yüzde 10'una neden olduğu tahmin edilmektedir. Yapılan çalışmalar sigarayı bırakmanın kalp damar hastalıkları nedeniyle ölümleri hızla azalttığını gösteriyor. Alkol kullanımı ve kalp damar hastalıkları riski arasında da ilişki vardır. Ayrıca alkol kullanımı kalp kasında hasara yol açar, kardiyak aritmiye sebep olur ve felç riskini artırır. Alkol kullanımı dünya genelinde 3 milyonun üzerinde ölüme sebep olmuştur. Bu ölümlerin yüzde 50'den fazlası kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, siroz ve kanser sebebiyledir.

Ağız ve diş sağlığınızı ihmal etmeyin: Yapılan araştırmalara göre ağız ve dişetleri de dahil olmak üzere vücuttaki iltihaplanmaların, kalp krizine yol açabilecek kalp tıkanmalarına neden olduğu biliniyor. Ayrıca yine araştırma sonuçları gösteriyor ki düzenli olarak diş fırçalamanın dişler ve diş etleri arasındaki boşlukta yaşayan bakterilerin azalttığıdır. Böylelikle de kan dolaşımına geçişini önlediği düşünülmektedir.

Küçük değişikliklerle kalp hastalıkları açısından risk faktörlerinizi azaltabilir ve daha sağlıklı bir yaşama adım atabilirsiniz.

Kalp damar hastalıklarından korunma ya da tedavi için uygulanacakların başında ideal kiloya sahip olmak yer alıyor. Bunun için ilk olarak yaşam tarzı değişikliğine giderek, hafif gıdalarla dengeli beslenmeye özen göstermek gerekiyor. Stres, hareketsiz yaşam tarzı, sigara kullanımı, diyabet, obezite, hipertansiyon, yüksek kolesterol gibi sebepler kalp hastalıklarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Günümüzde dünya nüfusunun yüzde 25'i kalp damar hastalıklarının etkisi altındadır.

Daha az yağlı etler tüketmeye yemeye özen gösterilmelidir. Araştırmalar, çok fazla özellikle de hayvansal kaynaklı doymuş yağ tüketmenin kalp sağlığıaçısından tehlikeli olabileceğini söylemektedir. Yağ tüketiminde denge sağlamaya çalışılmalıdır.

Düzenli balık tüketmeye çalışılmalı, haftada 2-3 kez omega-3 içeriği yüksek balıklardan tercih edilmelidir. Balığı sofranıza eklemeniz ve düzenli olarak tüketmeniz kalp-damar hastalıkları riskinizi 3 kat azaltmaktadır. Ancak pişirme yöntemine dikkat edilmeli, buğulama, ızgara veya fırınlama yöntemleri tercih edilmelidir.

Her gün düzenli olarak sebze ve meyve tüketilmelidir. Meyve ve sebzeler özellikle potasyum açısından çok zengin olduğu için yüksek kan basıncını dengelemeye yardımcıdır. Tam tahılların tüketimine özen gösterilmeli, lif alımı artırılmalıdır. Gün içinde 20-30 gram lif almaya özen gösterilmelidir. Tam tahıllar, yulaf, kuru baklagiller, sebze ve meyveler lif içeren besinlerdir. Çiğ sebze ve taze meyve tüketmek, tam tahıllardan zengin beslenmek kalp hastalıklarının yanı sıra kanser, diyabet, nörolojik hastalık riskini de azaltır. Bitkisel kaynaklı protein ve lif içeren kuru baklagillere haftada 2-3 kez sofrada yer açılmalıdır.

Eklenmiş tuz tüketimi gözden geçirilmeli ve fazlaysa sınırlanmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü kalp hastalıkları, hipertansiyon, obezite, nörodejeneratif hastalıklarve diğer kronik hastalıklardan korunmak için günlük 5 gramdan daha az tuz tüketilmesini öneriyor.

Ülkemizde günlük tuz tüketimi bu değerin yaklaşık 10 katıdır. Bu nedenle tuz kısıtlaması önerilmektedir. Ambalajlı gıdalar ve fast food yiyecekler hipertansiyon ve kalp hastaları için risk taşımaktadır.”

Mevsim geçişlerinde kalbinizi koruyun
Mevsim geçişlerinde bedenimiz de değişime uyum sağlamaya çalışıyor. Ani değişen hava şartları birçok problemin açığa çıkmasına neden olabileceğini belirten Kardiyoloji Uzmanı, Uzm. Dr. Yunus Turgay Erten, “Isı ve basınç değişiklikleri ile beraber üst solunum yolları enfeksiyonlarında artış olması ise kalp krizini tetikleyebiliyor. Yaş farketmeksizin risk grubunda olan ve özellikle kalp damar hastalığı olanlar daha hassas ve enfeksiyona açık bir metabolizmaya sahipler. Mevsim geçişlerinde kalp damar hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerin çok daha fazla dikkatli olması gerekmektedir” dedi.

Erten, alerji, basit viral hastalıkların, mevsimsel hastalıkların yoğun görüldüğü dönemlerde ise yapılması gerekenleri şöyle sıraladı;

Su tüketimini arttırın: Artan sıcaklarla birlikte havadaki nem oranının arttığını, bunun sonucunda da su ve mineral kaybının meydana gelebilir. Bu yüzden bol su tüketimi çok önemlidir. Özellikle aşırı terleme ve/veya kilo sorunu yaşayan kişilerde terlemeyle birlikte vücutta kaybolan sıvı, kan akışkanlığında azalmaya ve koyulaşmaya neden olur. Sıcak ortamda, kendini soğutmak amacıyla kan cilde hücum ederken kan basıncı düşebilir veya yükselebilir. Bu da kalbin aşırı çalışmasına, beklenmedik kalp krizlerine, ritim bozukluklarına, ani oluşan ve hastaneye yatmayı gerektirecek kalp yetersizliklerine yol açabilir.

Uygun ve düzenli egzersiz: Bahar ile gelen taze havanın ve güneşin tadını çıkartmak, fiziksel özelliklere ve yaşa uygun olarak haftada beş saat düzenli egzersiz yapılması yarar sağlayacaktır. Diğer yandan kalp hastalarının bu durumda takiplerini sürdüren doktorlarına başvurarak, yapmayı planladıkları spor türünü ve bunların sürelerini danışmalarını ayrıca kullandıkları ilaçların dozlarını da yeniden kontrol ettirmelerini mutlaka öneriyorum.

Böbrekler ihmal edilmemeli: Mevsimle birlikte gelen sıcaklık artışı nedeniyle terleyen vücut ısısını dengede tutmaya çalışıyor. Diğer yandan böbrekler de bu sırada vücuttaki su oranını korumak için idrar üretimini yavaşlatıyor. Bunun sonucu olarak da vücuttaki kan koyulaşıyor ve pıhtılaşma eğilimi artıyor. Bu nedenle mevsime ve sıcaklıklara uygun, terlemeye neden olmayacak kıyafetler giymeli; hipertansiyon ve böbrek hastası isek bol su tüketmeli ve ilaçlarımızı doktorlarımızın önerdiği şekilde almaya özen göstermeliyiz Ayrıca idrar söktürücü etkisi olan alkollü ve kafeinli içeceklerden, gazlı ve aşırı şekerli sıvı gıdalardan da uzak durulmalıyız.”

Editör: Erkan Çobanoğlu