Dost acı söyler diye bir söz var. Nasıl yani dost eğer gerçekten dost ise neden acı konuşur, dost dediğin güzel konuşur, güzel söyler, güzellemeler yapar, kusur örter, kötü olanı saklar,  iyi olanı abartır. Normali bu. Evet fakat bunları karşı taraf için yapar, karşısında duran için yapar. Fikir olarak ayrı düştüğün kişilere yapar. Dost acı sözü rakibine, düşmanına, sevmeyenine allayıp pullayıp sunarken senin yüzüne ise en acı biçimde nakledendir. Eğer bir kusurumuz varsa ve dost bildiklerimiz bu kusurumuzu görüyor ve uyarmıyorsa iyi niyetini sorgulamak lazım, dostluğundan şüphe duymak lazım.

Nereye bağlayalım şimdi bu dostun acı sözünü.
Yazıma  başlık olarak seçtiğim cümleye bakıldığında az çok mesajımın hangi dostlarıma iletilmek üzere yazıldığı anlaşılır. 
Açık olalım içimizde tutmayalım doğruya doğru, diyelim yanlışa yanlış diyelim.

Bilindiği üzere iki hafta önce beş yılda bir periyodik olarak tekrarlanan ve demokrasinin gereği olan mahalli idareler seçimleri yapıldı ve hemen hemen herkesin sonuç odaklı yanıldığı sürpriz sonuçlar ile karşılaştık. Birileri artık bizi hiçbir güç deviremez dedikleri şatafatlı makamlarında yerle yeksan olurken diğer taraftan yaklaşık elli yılldır belli bir seviyenin üzerine çıkamayan sosyal demokratlar kimsenin bu kadarını  tahmin edemedikleri bir seviyeye ulaşıp yıllar sonra birinciliği mevcut iktidardan aldılar ve iktidara dünyanın en büyük silahının, dünyanın en büyük gücünün kâh sesli kah sessiz ama bir şekilde örgütlenip kitleselleşen ve bir noktada ortaklaşan halkın kendisi olduğu mesajını çok net bir şekilde verdi.

   Elbette bu sonuçlar halkın tercihidir. Halkın beş yıl sonra yine tekrarlanacak olan seçimi için belli şahıslara, partilere verdiği bir kredidir.
  Şehrimiz de bu doğrultuda sandık başına gitti. sonuç olarak eş başkanlık sistemini uygulayan Dem Parti rekor bir güvenoyu alarak şehri beş yıllığına Şadiye Kırmızıgül  Şoreş Diri eş başkanlıklarında yirmibeş kişilik ilçe meclisinin de tamamını alarak teslim aldı. Şimdi bu arkadaşlarımızdan öncelikli olarak seçimden önce slogan olarak belirlenen" BİZİMDİ GERİ ALDIK" cümlesinin sadece bir slogandan ibaret olmadığını ve bu memleketin dağlar kadar büyümüş birikmiş sorunlarına ivedilikle yönelmeleri konusunda çağrı yapıyor, uyarıyoruz. Biz şimdi dost acı söyler söylemine müteakip uyarılarımızı yapmak ile mükellef olamazsak bu sorumluluk ile gördüğümüz eksikleri dile getirmezsek sorumlu düzeydeki arkadaşlar da bu defa dostun acı sözünün yerine hasımın yaralayıcı karalayıcı propagandasına maruz kalabilir. 

Mesela eş başkanlarımız ve tüm ekibine yönelik artık kutlama, organizasyon ve bayramlaşma protokollerini sonlandırıp teorik bir çalışma periyodu belirlemesi öncelikli merkez sorunlarının enine boyuna değerlendirilmek üzere sokağa çıkmaları durum değerlendirmesi yapmaları için daha fazla beklememelerini öneriyor ve uyarıyoruz. Birkaç basit örnek vereyim naçizane. Çarşı merkezi ve ara sokaklarda çöplerin gelişigüzel atılmaması için derhal portatif çöp kutularının yerleştirilmesi, bayramdan birkaç gün önce başlayıp bayramda da devam eden yağışlar nedeniyle şehrin zaten içler acısı bir halde olan altyapısının neredeyse tamamen devre dışı kalması sonucu birçok mahallede atık kanalizasyon sularını  dışarı kusması önlem alınıp bu tıkanan boruların açılmaması, kitlesel hastalıklara sebebiyet verme riski olduğundan bir an önce müdahale edilmesi, her evin önünde biriken kömür küllerinin toplanıp tahliye edilmesi gibi öncelikli sorumluluklar ile başlayalım.

Unutmayalım ki hepimizin kutsal sayılabilecek evidir görev ve sorumlulukları da bellidir belediye. Sanatsal, kültürel faliyetler yapmak için uygun bir yer değildir. Elbette sanatsal faliyetlerimiz de olacak. Kültüre, spora edebiyata ve daha birçok alanda çalışmalar yapmak güzeldir ve önemlidir fakat belediye başkanlığı makam odası bu tür plansız programsız organizasyonlar için uygun bir yer değildir.