Hikayelerin sıcaklığını, aileden dinlenen masalların kokusunu hiç unutamaz insan... Elif Gemicioğlu'da çocukluğunu böyle öykülerle geçirmiş. Elektirikler kesildiği zaman yada ekmek pişirildikten sonra soğuyan tandıra ayağını koyduğunda dinlediği hikayeler, onun belleğine kazınmış. Ve o hikayeler, ilk kitabı Sebra Zarokan’da yeniden hayat bulmuş. Gemicioğlu, kitabı için “Türkçe tam çevirisi yok” diyor; çünkü kitabın isminde sadece kelimeler değil, bir duygu, bir kültür saklı.
Ardından Tov Di Bin Axê de Namîne (Tohum toprakta kalmaz) adlı kitabını yazmış. Gemicioğlu, kitabının ismini babaannesinden ilham alarak koymuş. Babaannesi bulduğu her tohumu saklarmış ve köyde biri tohum aradığında babaannesinde mutlaka o tohum varmış. Gemicioğlu’nun dinlediği öykülerde tohum gibi içine işlemiş ve hayal dünyasını şekillendirmiş. Tov Di Bin Axê de Namîne kitabı için okuyucunun zihnine bir tohum gibi düşüyor ve geçmişle geleceği bir birine bağlıyor diyen Gemicioğlu ile söyleştik. Küçük tohumların nasıl büyük hikayelere dönüştüğünü kendi ağzından dinledik.
Yazarlık serüvenin nasıl başladı? Bu sürece seni yönlendiren etkenler nelerdi?
Aslında yazarlık doğrudan yazmakla başlamadı, daha çok Kürtçeye olan ilgimle başladı. Ana dilim olduğu için çocukluğumdan beri Kürtçe benim dünyamı şekillendirdi. Kendimi en rahat ifade edebildiğim dil Kürtçeydi ve okulda Türkçe derslerinin zorunlu olması, tam tersi bir şekilde beni kendi ana dilime yönlendirdi. İlk Kürtçe kursları açıldığında büyük bir heyecanla katıldım ve o günden itibaren uzun yıllar boyunca dil çalışmaları içinde yer aldım. Bu süreç, hem kültürel köklerimi derinleştirdi hem de yazıya dökme motivasyonumu artırdı. Neden bunu kalıcı hâle getirmeyeyim, neden kültürel mirasımızı paylaşmayayım dedim.
İlk kitabın “Sebra Zarokan” bir derleme kitabıydı. Çevrenden ve büyüklerinden duyduğun hikâyeleri derlerken, kültürel hafızayı korumak için nelere dikkat ettin?
İlk kitabım bir derleme kitabıydı. Çevremden, büyüklerimden duyduğum hikâyeleri topladım. 2008’de yayımlanan “Sebra Zarokan” bunlardan biri. İçinde Mam Selim’in hikâyeleri vardı, bazıları da nenemden duyduklarım. Kitabımın ismini Türkçeye çevrildiğinde Kürtçedeki anlamı tam olarak aktarmıyor. Mesela “sabrım” Türkçede “tahammül” anlamına gelirken, Kürtçede bir şeyle iyi vakit geçirmek, onunla eğlenmek, oyalanmak , anlamına geliyor. Bu yüzden orijinal ismi Sabra Zarokan olarak bırakıldı.
Masallar senin için ne ifade ediyor? Çocukluğunda Yüksekova’nın coğrafyası, kış geceleri ve aile bağları bu sürece nasıl etki etti?
Çocukluğum Yüksekova’da geçti. O yıllarda üç metre kar yağardı, yollar kapanır, biz bazen sadece gökyüzünü görebilirdik. Elektrik kesintileri uzun sürerdi, televizyon sadece siyah-beyazdı ve dijital cihazlar yoktu. Bu ortamda ailemizle masallar dinleyerek vakit geçirmek, hayal gücümüzü geliştirmek için tek olanaklarımızdı. Babaannem uzun uzun masallar anlatırdı, ben onları çok severdim. Masallar, hem dilimizi hem kültürümüzü öğrenmemin ve yazarlık yolunda motivasyonumun temelini oluşturdu.
Kendi masal kitabını yazmaya karar verdiğinde süreç nasıl ilerledi? Çocuğuna masal anlatmanın, kendi yazarlık yolculuğuna etkisi ne oldu?
Çocuğuma her gece masal anlattıkça, sadece duyduklarım yetmemeye başladı. Daha fazla okudum, araştırdım ve çocukluk anılarımı, ailemin hikâyelerini yeniden keşfettim. Böylece kendi hikâyelerimi yazabileceğimi fark ettim ve denemeye karar verdim. Bu süreç hem kişisel bir yolculuk hem de kültürel bir aktarım oldu.
“Tov Di Bin Axê de Namîne” kitabının adı ve temasıyla ilgili daha detaylı bilgi verebilir misin?
İlk kendi masal kitabımın adı “Tov Di Bin Axê de Namîne”ydi, anlamı “tohum toprağın altında kalmaz”. Kitap, hem ekolojik bir farkındalık hem de masal ile hikâyeyi harmanlayan bir anlatım sunuyor. Çocuğuma anlattığım masallar üzerinden başladım; toprağa düşen bir tohum gibi küçük şeylerin bile bir gün büyüyebileceğini göstermek istedim. Babaannemin topladığı tohumlar, doğaya olan ilgim ve çocukluğumdan gelen gözlemlerim kitabın temelini oluşturuyor.
Kitapta aile bağları ve kuşaklar arası ilişki nasıl işleniyor?
Beni babaannem büyüttü. Hem ondan hem anneannemden çok şey öğrendim. Onların emeğine saygıdan dolayı kitabın adını onların ağzından çıkan bir cümleyle koydum ve ikisinin fotoğrafını kitaba ekledim. Kitapta üç kuşak geçiyor; babaannem, annem ve kitabın başkahramanı Zelal.
Kitap hangi yaş grubuna hitap ediyor ve kültürel aktarımı nasıl sağlıyor?
Masal-fabl türündeki hikaye 7 yaş ve üzeri herkese hitap ediyor. Ancak 7 yaş altındaki çocuklar için sadece masal kısmı uygundur, hikayenin geri kalanı onlar için uzun gelebilir
Kitabın coğrafyayı yansıtma biçimi hakkında neler söyleyebilirsin? Yüksekova ve köy yaşamı kitabın anlatısına nasıl dahil oldu?
Yüksekova’da geçen çocukluğum, köy hayatı, çeşmeler, kış mevsimi ve üç kuşak kadının doğaya sahip çıkışı kitabın temelini oluşturuyor. Sabah çocuklar okula giderken iş makineleri yolu açılıyor ama gökyüzü dışında hiçbir şey görünmüyor. Kitap, coğrafyayı ve kültürü okura hissettiren bir anlatı sunuyor.
Gelecek projelerin neler ve gençlere vereceğin mesaj nedir?
Yeni projelerim var, yazmaya devam ediyorum. Kürtçe yazıyorum ama yayımlanmamış eserler hakkında detay veremem. Özellikle gençlerin kendi ruhlarını edebiyata vermesini istiyorum. Cesaret göstermeliler.





