Yıldırım Esener'in yazısı şöyle;

"İlklerin verdiği heyecan... Yazarken, yazılanların iki yazip bir silindiğini " yukarı bıyık aşağı sakal" ikilemi  içinden gelip gittigimi fark etmedim değil nalıncı keseri gibi kendine yontan biri olmak takdir edersiniz ki uzun vadede ne benim ne de sizlerin yararına olacaktı.

İçinde yaşadığımız bu kara toprak parçası üzerindeki her birey hemen her alanda, bildiği ve bilmediği her konuda ama her konuda yorum yapma ve çözüm önerileri sunmakta ne kadar maharetli olduğunu hepimiz yakın çevremizden ve kendimizden biliyoruz. Ben bunun ; bu alanlarda liyakatli bu konularda master yapmış, emek vermiş, acılar çekmiş insanların kenara çekilip mesuliyet ve sorumluluk almaktan geri durmalarından öte bir şey olmadığını düşünenlerdenim.

Türkiye'deki tüm kurum, kuruluş, STK, Özel Sektör, Siyasi Parti Yöneticiliği, Kooperatifçilik vs. bu alanlardaki yöneticilerimizin bilgi birikimlerinden çok yüksek derece özgüven ve cesaret ile bulunmuş oldukları şehrin tüm doktorlarını, avukatlarını, öğretmenlerini çiftçilerini sekuler halkı yönettikleri alanen görülmekte.  Şehirler kurulduğu günden bu yana yapılan her yatırım her hizmet kendinden sonra gelen yönetimle yerle yeksan olmuştur .Yüksekova'da elli yıllık ağaç var mı veya altyapı? Çeşme, Hayrat birkaç yıl sonra tarih olacak bir yapı tescillenmiş başka bir kültürel miras. Malesef!

Napolyon Paris'in altyapı projesini çizdirip birinci gelen mühendis ekibine projenin kaç yıllık olduğunu söyler yüzyıllık cevabını verir. Ya yüz yıl sonrası,  der oturup Paris'in bugün bile kullanılan altyapı projesini çizer. Beş yılda bir giderlerine para harcadiklarimiz bizim, bizden öncekilerin ve bizden sonrakilerin hayatından neler çaldığını sizler benden daha iyi biliyorsunuz .

Bizim dışımızda alanlarından başarı elde etmiş ülkelerin, bulundukları coğrafyalardaki yersekillerini iklimsel koşulları ekonomik nedenleri olumsuz olabilecek hiçbir engeli bahane etmedikleri; birinci dünya Savaşı'nda yerle bir olmuş Almanya'nın hızlı yükselişi, Konya ovası kadar toprağı olan Hollanda'nın dünya tarım ihracatindaki ikinciliği,  eğitimdeki başarısı ile Finlandiyayi görebilirsiniz 

Tam bir fırsatlar şehri olan Hakkari ve ilçelerinin alanlarında uzun vadeli çalıştaylar yapılarak iklimsel bölgelere ayrılması lazım. Çünkü burası bir tarım şehri olabilir. Aynı zamanda bir sınır ticaret merkezi,kış sporları, Erzurum-Kars gibi büyükbaş hayvancılık ovası,rüzgar, güneş ve hidroelektrik enerjisi, arıcılık ile bölgenin ihtiyacını karsilayabilecek koşullar mevcut Türkiye maden ocaklarına ev sahipliği yapabilir. Doğal turizm imkanları ayrı bir güzellik yapılacak.

Her proje çok uzun vadeli tasarlanmalı. Getirisi ve götürüsu çok iyi hesaplanmalı. Toprağın bizden ne istediğini bilmediğimiz bir tarımdan yüksek verim beklemeyecegimiz gibi faydasını bilmediğimiz güneş enerji sistemleri içinde arıcılık içinde ve diğer tüm alanlar içinde durum aynıdır. Dünyanın tüm bilgi ve birikimlerin eğitimlerin neyi nerde nasil yapabileceğimiz ile ilgili en iyi profesörlerin ustaların,alanlarında başarı elde etmiş uzman kişilerin bir tık ötede cebimizde olduğu bir çağda yaşamıyor muyuz? İşte bunu fırsata dönüştürmenin tam zamanı bunları yapmak için sadece ve sadece harekete geçmek lazım,  yürümeye başlarsan yol görünmeye başlayacaktır. 

2013 verilerine göre 714,6 km'2 olan Hakkari yüzölçümünün 61.529 hektarlık kısmı tarım alanı olarak işlenebilmektedir. Böyle boş ve işlenmemiş bir arazinin içinde çok büyük fırsatlar yatıyor olamaz mı? İnsanlar dünyanın parasını ödeyerek tarla kiraliyorlar. Her şeye para ödeyip yine kazanabiliyorlarsa bizim bilmediğimiz bir şeyler olamaz mı? Kesinlikle çok şey var. Birkaç çocuk bakan evli barklı her aile reisi ekonomik darbogazin olduğu bu yıllar için sofrasını daha da zenginleştirmek dosta düşmana muhtaç olmamak için bir kaç küçük dokunuşla yaşam standartlarını bir tık öteye taşıyabilir.

İklim koşullarının düzensiz ve gece gündüz arasındaki sıcaklık farkından ötürü bir kaç tahta direkleri birbirine bağlayarak Van merkezden ultraviyole sera naylonu sipariş ederk dörtte/on mini bir sera yaparak tüm sebze ihtiyacının burdan karşılayabilir. Her evde beş kovan arı ile bal ihtiyacını halledebilir. Birkaç girişimci bir araya gelerek dağlardaki bitkileri pazar değeri olanları toplayıp pazar oluşturabilirler koyun yunlerinin değerlendirilmesi,sütlerin toplatilarak küçük ölçekteki işletmelerde işlenerek katma değer kazandırılması,ekonomik imkanları olan yöre şirketleri dağlardaki maden işletmeleri için  MTA genel müdürlüğüne başvurarak maden ruhsatlarını alabilirler. Birkaç yıl için de tapulu arazilerinizin bile sizin haberiniz olmadan dünyanın başka bir şirketi tarafından ruhsatlandigini kazı çalışmaları yapıldığında haberiniz olacaktır. Yasal olarak hiçbir itiraz hakkınız olamayacaktır.

Yüzyıllardır buralara birşeylerin yapılmamış olmasının bölge insanı için çok büyük bir faydasının olmayacağının garantisini verebilir misiniz? gezegende herşeyin bir bir tükendiği işlendiği bir dönemde buradaki saklı cennetlerin dağlardaki yeraltı kaynaklarının hidroelektrik santrallerinin bitki örtüsünün gelişmekte olan sınır ülkelerinin Hakkari ve yöresine bir milli piyango vurmayacağini kim söyleyebilir? Önemli olan bölgede eğitimli bilinçli yönlendirici insanlarımızın olması bunları sezip görüp degerlendirmeleridir.

Onun içindir ki sistemlere, düzenlere olumsuzluklara çok da kendimizi bırakmamak lazım.  Etrafımızda bize bas bas bağırıp bizi çağıran fırsatlara kulak kabartıp el uzatıp kaldığımız yerden yeniden başlamalıyız. Yürümeden yol görünmez"

Editör: Erkan Çobanoğlu