Yüksekova’nın dağlarında büyüyen çocukların en büyük masalı, babalarının elini tutabilmektir. Ancak bu coğrafyada babalar ve çocuklar, hayatın sert gerçekleriyle birlikte duygusal zorlukların da yükünü taşır.
Bir Masalın İçinde Elini Tutan Baba
“Bana bir masal anlat baba; içinde elimden tuttuğun…”
Bir çocuğun ağzından çıkan bu cümle, aslında güven ve sevgiye duyulan özlemin ifadesidir. Çünkü çocuk için en büyük masal, babasının elini tutabilmektir.
Dağların Gölgesinde Büyüyen Çocuklar
Dağların gölgesinde, karın aylarca kaldığı Yüksekova’da bu masal çoğu zaman gerçeğin sertliğiyle iç içe yazılır. Burada aile, yalnızca çekirdek bir yapı değildir; nineler, dedeler, halalar ve amcaların da katıldığı geniş bir dayanışma ağıdır. Bu yapı güven duygusunu pekiştirirken, beraberinde hem babalar hem de çocuklar için ağır sorumluluklar getirir.
Babaların Yükü, Çocukların Sessizliği
Bir baba, çocuğun elinden tuttuğunda yalnızca güven vermekle kalmaz; aynı zamanda “sen değerlisin, ben yanındayım” mesajını iletir. Fakat Yüksekova’da babalar, çoğu zaman yaşam mücadelesinin ağırlığı altında ezilir. İşsizlik, ekonomik sıkıntılar ve toplumsal sorumluluklar, babaların çocuklarına duygusal yakınlık göstermesini zorlaştırır.
Bu durumda çocuk, babasının sevgisini ve desteğini en çok ihtiyaç duyduğu anda göremeyebilir. Babasının varlığını fiziksel olarak hissetse de duygusal anlamda bir boşluk yaşayabilir. Oysa güvenli bağlanma, çocuğun gelecekteki tüm ilişkilerinin temelini oluşturur.
Sevgi Göstermek Lüks Olmamalı
Babalar, aileyi ayakta tutma sorumluluğu ile duygusal bağ kurma ihtiyacı arasında sıkışır. Çocuğa sarılmak, sevgi göstermek, bazen yaşam mücadelesi içinde ikinci plana atılır. Ancak sevginin ertelenmesi, çocuk için büyük bir kayıptır; çünkü baba sevgisi, çocuk ruhunun en güçlü sığınağıdır.
Geniş Ailenin Dayanışması ve Baskısı
Yüksekova’da aile yapısı bireysel değil kolektif yaşam üzerine kuruludur. Çocuk, yalnızca anne-babasına değil, tüm geniş aileye aittir. Bu durum güçlü bir dayanışma sağlasa da çocuğun bireysel kimliğini inşa etmesini sınırlandırabilir.
Babalar için bu tablo ayrı bir yük oluşturur. Çünkü baba, yalnızca kendi çocuklarına değil, geniş ailenin ekonomik ve sosyal beklentilerine de cevap vermek zorundadır. Bu sorumluluk, babanın çocuğuyla kuracağı duygusal ilişkiyi gölgeler.
Oyun Çağında Omuzlara Yüklenen Sorumluluk
Çocuk, oyun çağında bile büyüklerin beklentileriyle karşı karşıya kalır. Çalışmaya, aileye destek olmaya ya da geleneksel rollerini erken yaşta üstlenmeye zorlanır. Böylece baba-çocuk ilişkisinde görünmez bir mesafe doğar: Baba sevgisini göstermekte zorlanır, çocuk ise bu sevgiyi ararken çoğu zaman boşlukta kalır.
Modernleşme ile Gelenek Arasında Sıkışan Babalar
Modernleşmenin gölgesiyle geleneklerin ağırlığı arasında kalan Yüksekova’da, baba figürü iki dünyayı bir arada taşımak zorundadır. Bir yanda geçmişten gelen güçlü kültürel bağlar, diğer yanda değişimin zorunlu akışı… Baba, çocuğun elini tutarken sadece kendi ailesine değil, bir topluma da yön verir.
Baba Eli: Bir Toplumun Geleceği
Bir babanın eli yalnızca çocuğu değil, toplumu da taşır. O el ya geleneklerin gölgesinde kalır ya da değişimin ışığını çocuklarına aktarır. Bu yüzden, baba eli geleceğin en güçlü yol haritasıdır.
Hayatta Yalnız Değilsin
“Bana bir masal anlat baba…” diyen çocuk, aslında “Bana güven ver, bana umut ol, yolumu aydınlat” demektedir.babalar sadece otorite figürü değildir; onların rolü, çocuğu topluma hazırlamak, değerleri aktarmak ve duygusal bağ kurmaktır. Otorite tek başına yetersizdir; çocuk için asıl ihtiyaç, babasının hem rehber hem de destek olmasıdır.Sadece disiplin için var olan bir baba, çocuğun ruhsal gelişiminde eksik kalır. Yüksekova’da babalar, sert yaşam koşullarına rağmen çocuklarına hem güven hem de sevgi sunmak zorundadır.
Belki masallar her zaman mutlu sonla bitmez. Ama bir babanın eli, en zor şartlarda bile çocuğa en gerçek masalı anlatır:
“Hayatta yalnız değilsin.”