Gitseydik adına ayrılık olur muydu? Bilmiyorum; ama bu hikâyede derin bir ayrılık vardı. Her evden sırtına aldığı ağır bir yük ile giden vardı mutlaka. Aslında kaybetmeye, uğurlamaya aşinalığımız buradan geliyor. Eline aldığı fotoğraflar ile sokağı inleten bildiriler vardı ve gazete gipürlerin de aranmayan isimler. Rahmet okunsun diye dağıtılırdı hayır lokmaları. Oysa yaşıyordu zamansız ölüler ve çarmıha geriliyordu sabır dediğimiz tarafsızlığımız.  Bekletme, erken gel dediklerimizin ardından ne kadar çok beklemişiz. Ne kadar çok yalnız bir orkestraya kulak olmuşuz. Kalabalığın, insan telaşesinde uzak uyuyan iki göz olmuşuz. Bizmiydik suların derin yankısını dinleyen? Yoksa sular mıydı derin sızılarımız ile geçişimizi bekleyen?

Her kâtip kendi yazdıklarından şikâyetçidir, biz ise kendi yazgımızdan. Hangi silgi siler şimdi kopuk sayfalarda ki cümleleri? Masada unutulmuş tozdan görünmeyen fotoğrafa bakıyorum ne kadar çok kirlenmişsin, seni yıkamalı, diyorum. Seni pamuklara sarıp kurutmalı, diyorum. Oysa yıkanmayan bir serüvencinin son anılarıydı. Gün çoğalıyor hatıralar, günlükleri kovalıyor koskoca bir yıl diyorum. Ömründen bir yıl daha geçmiş ama sen hiç büyümemişsin. Sesin bile hala aynı anın tanıklığı. Anlamıyor kimse bir portakalın kokusunun bile ne kadar değerli olduğunu. Anlatmak için uğraşmıyorum artık, hayata ve yaşama adanmış cılız ibareler kullanıyorum.

‘Bazı sesler tanıdık ve bazı sesler ise hep belirgindi’. Susma yankı bulsun sırtını dayadığın dağ ve karşı kayalığa dağılan ses. Kaç paragraflık bir cümleydik ki susmayı denedik? Acılarla tekrar tekrar yenilenmek zamanıydı. Benim yaram seninkinden büyüktü. Senin ki çabuk kapandı. Benim ki bak hala kanıyor diyorum, bütün tanıdıklarına. Geçiştiriyorlar konuşmanın üstünü örtüyorlar, iyi dilekleri ile. Oysa iyi dilekler bir bir yargılanıyor. Aklımdaki çizgiler bir tek beni karalıyor. Hiç olarak önemsediğim hayattan artık bağışlanmayı beklemeden hukuka aykırı suretlerin arasında tanıdık seslere bölünüyorum. Çünkü  ‘‘hayat hep bir saklambaçtı ve saklananlar hiç bir zaman dönmedi’’…