**

Yol; bazen kavuşmanın mutluluğu, bazen ayrılığın hüznüdür.Bizim yollarımızın hikâyesi ise daha başkadır: “Burada yolculuklar hep yarım kalır, vedalar hep zamansız olur.” Van-Hakkâri kara yolunda son yaşanan kaza, bu acı gerçeği yeniden yüzümüze vurdu. Bir viraj, bir hata ve geride sonsuz bir sessizlik…

**

Bu yolların kıyısında kaç hayat yitirildi, kaç hayal paramparça oldu, kim bilir?

Yaşar Kemal'in, “İnsanın yüreği geniştir, dünya kadar yer vardır orada; ama bir tek acı bile kalbine sığmaz,” sözünü en iyi Hakkâri’nin yollarında kaybettiklerimizin yakınları anlar.

**

Bu yollarda yaşanan her kayıp, ardında asla dolmayacak bir boşluk bırakır. O boşluğu doldurmak mümkün müdür, bilinmez. Ancak yenilerini yaşamamak için önlem almak mümkündür ve şarttır.

**

Van-Hakkâri güzergâhının dar yolları, yetersiz aydınlatmaları ve neredeyse görünmez hâle gelmiş trafik işaretleri, kazaların sessiz hazırlayıcılarıdır. Bu ihmallerin bedelini sadece sürücüler değil, bütün toplum ödemektedir. Yetkililer ise her seferinde aynı vaatlerle çıkıyorlar karşımıza ama unutuyorlar ki, bir yol güvenli değilse, orada söylenen her söz havada kalır.

**

Edip Cansever, “İnsan yaşadığı yere benzer,” diyor.

Öyleyse soralım kendimize: “Biz, yitip giden hayatlarla dolu yollarımıza mı benziyoruz?” Karanlık virajlarda yitip giden umutlar, bakımsız yollar gibi umursamaz mı olduk? Bu soruları sadece yetkililere değil, her birimize soralım. Çünkü ihmaller kadar, hız tutkusu da hayatları ellerimizden alıyor. Biraz daha hızlı gitmenin cazibesi, yaşamaktan daha değerli olabilir mi?

**

Hız, sanıldığı gibi özgürlük değil; aksine nice hayatın zinciridir. Bu zinciri kırmaksa ancak bilinçli davranmakla mümkündür.

Nazım Hikmet, “Yaşamak ciddi iştir,” derken, belki de bize tam olarak bunu hatırlatıyordu.

**

Araçlarımızın direksiyonunda yalnızca kendi hayatımız değil, sevdiklerimizin ve hiç tanımadığımız insanların hayatları da bize emanettir. Bu emaneti korumak, sürücü koltuğuna oturan herkesin en büyük sorumluluğudur.

**

Bu yollar artık acıya değil; sevince, kavuşmaya ve yaşama çıkmalı. Virajlarında acı değil, güven olmalı; yolların kenarında kaza levhaları değil, hayatı koruyan, yönlendiren uyarılar yer almalı. Yetkililer sadece kazaların ardından değil, henüz yaşanmadan da sorumluluk almalı, yollar genişletilmeli, gerekli levhalar konulmalı, yolların güvenliği bir an önce sağlanmalıdır.

**

Cemal Süreya, “Hayat kısa, kuşlar uçuyor,” diyor.

Evet, hayat kısa ve onu hoyratça harcamaya kimsenin hakkı yoktur. Her trafik kazası, hayattan çalınmış anlardır; yitirilmiş gülüşler, silinmiş anılar demektir. Bundan sonra yola çıkarken herkes bunu düşünmeli, hızın sahte heyecanına kapılıp gitmemelidir.

**

Bu yazı bir sitem değil, bir çağrıdır; bir virajda yitirilen hayatların sessizliğini bozma çabasıdır. Şimdi bu çağrıyı duyma ve harekete geçme zamanıdır. Çünkü hepimizin hayatı, bir anlık dikkatsizliğe ya da ihmale kurban edilmeyecek kadar değerlidir.

**

Hakkâri’nin yollarında bir daha o sonsuz sessizlik duyulmasın diye herkes sorumluluğunu yerine getirmelidir. Unutmayalım ki; kurtarılan her hayat, yaşama sunulan yeni bir şiirdir. Bu şiirin mısraları ise ancak bilinçli ve sorumlu bir toplumun kalemiyle yazılır.

**

Kazalarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar ve başsağlığı; yaralılara ise acil şifalar diliyor, umudun yaralarını iyileştirdiği, yolların yalnızca kavuşmaya açıldığı günlerin yakın olmasını temenni ediyorum.