**
İnsanın kendi yaralarıyla kurduğu ilişki, kimi zaman tuhaf bir bağımlılığa dönüşür. İyileşsin isteriz; kanı diner, kabuk bağlar, acısı hafifler. Ama elimiz durmaz, yeniden kaşır, yeniden kanatırız. Afşar Timuçin’in sitemi bu yüzden hâlâ kulaklarımızda çınlar: “İyileşen yaraya ikide bir dokunmanın ne anlamı var?” Belki de bu sorunun cevabı, insanın kendi sabırsızlığında, kendi merhametsizliğinde gizlidir.
**
Yara, insana hatırlatır. Neyi kaybettiğini, hangi sözün zehir gibi içini yaktığını, hangi gülüşün artık dönmeyeceğini. Ama hatırlamak başka şeydir, acıya zincirlenmek bambaşka. Biz çoğu kez ikisini birbirine karıştırırız. Unutursak eksileceğimizi sanırız. Oysa eksilmek, unutmaktan değil, sürekli kanatmaktan doğar.
**
Nietzsche’nin cümlesi burada evrensel bir yankı taşır: “Yara, ışığın içeri girdiği yerdir.” Evet, ışık yaradan girer, ama onun içeride kalabilmesi için yaranın hep açık kalması gerekmez. Kabuk da bir ışıktır, iz de bir şifadır. Bazen en derin yaralar, en büyük dayanıklılığı öğretir.
**
Ama ne yazık ki bazı yaralar bir kimliğe dönüşür. İnsan, kendini yarasıyla tanımlar: “Ben kırılmışım, ben terk edilmişim, ben incinmişim.” Ve yara, kişinin kimliğinin en parlak rozeti olur. Oysa Albert Camus’nün uyarısı hâlâ geçerlidir: “Özgürlük, yaralarımızla yüzleşmek değil, onlara zincirlenmemektir.” Zincirini kırmayan, kendi hikâyesini de yazamaz.
**
Sevgili okur, belki de yapmamız gereken, yaraları inkâr etmek değil, onlarla barışmaktır. Onlara bakmak, ama onlara saplanıp kalmamak. Çünkü yara, geçmişin bir izidir; bugünün önünde duran bir engel değil. Hayat, kanayan yaralarla değil, kabuk bağlamış izlerle ilerler.
**
Bir düşün: Toprak da çatlar, ama çatlaklarından filizler doğar. Denizin tuzu, yarayı yakar ama aynı zamanda temizler. İnsan da böyledir; yaralarıyla eksilmez, aksine olgunlaşır. Kabukların fısıltısını dinlemeyi öğrenen, yarasının kölesi değil, hikâyesinin yazarı olur.
**
Ve belki de asıl mesele şudur: Yara, hatırlatır; kabuk ise öğretir. İnsanın olgunluğu, kanayan yerde değil, kabuğun sessizliğinde gizlidir. Çünkü bazen, sevgili okur, yaralar da konuşur.