Bir zamanlar haritaların üşüyen köşelerine iliştirilen küçük bir noktaydı Yüksekova. Gazete sayfalarında cılız bir gölge. Uzak görünen bir yakın acı. Kimileri için karla kaplı bir bilinmez, kimileri için girilmeye cesaret edilmeyen bir hayaldi. Oysa her sessiz diyarın alnına yazılmış bir destan vardır. Yüksekova’nın da kaderi, toprağın altına saklanan bir maden gibi sabırla bekledi.

Ve vakit geldi.

Bu şehir, “Ben yalnızca sınır değilim, geleceğin kavşak noktasıyım” diyerek ses verdi. Irak’a ve İran’a uzanan üç damarlı bir kalp gibi atmaya başladı ticaret yolları. Yeni bir endüstri nefes aldı bu topraklarda. Vali Ali Çelik’in sözleri umut oldu: “Doğu üretince Yüksekova yükselir, Türkiye güçlenir.” Bu söz, dağların doruğundan doğan bir güneşin ilk ışığıydı.

Berlin’i hatırla. Zamanında iki beton duvar, şehrin ruhunu soğuk bir hesap gibi ikiye bölerdi. Dünya onu yanlış tanımıştı. Duvarlar yıkılınca Berlin, küllerinden yeniden doğup dünyanın alnına sürülen bir medeniyet mührüne dönüştü.

İşte Yüksekova da aynı eşiğin kıyısında. Berlin’in duvarları vardı, Yüksekova’nın ise ticarete açılan üç kapısı. Bir zamanlar önyargıların siper aldığı bu şehir, şimdi gelişimin bayrak direğini yükseltiyor.

Organize Sanayi Bölgesi sadece çelik ve betondan ibaret değil. Orada yükselen şey; bir halkın direnci, bir işçinin alın teri, bir annenin “çocuğum burada kalsın” duasıdır. Emek, bu coğrafyada yağmur gibidir. Yağar ve filizlendirir. Umudu büyütür.

Caddelerinde yürüdüğünde, dağların vakur duruşu bir manifestoya dönüşür. Bu şehrin potansiyeli yalnızca rakamlarla ölçülmez. Kalp atışlarıyla duyulur. Gençler, hayallerini artık bavullara değil, kendi topraklarına yatırıyor. Yatırımcılar, yılların yanlış ezberini bozup buraya dönüyor. Çünkü biliyorlar ki Yüksekova’nın hikayesi, geleceğin en güçlü cümlesi olmaya aday.

Mesafeler haritalarla değil, umutla kısalır.

İnanç, asfaltın yapamadığını yapar.

Bugünün adı artık şudur: Yatırımın adresi Yüksekova’dır.

Bu topraklara her adım, yarının gururuna dönüşecek bir imzadır.

Sessiz dağların ardından yükselen endüstri güneşi şimdi tüm Türkiye’yi aydınlatıyor. Bir zamanlar kenara itilen bu rüya, bugün sınırlarını dünyaya açan bir altın kavşak. Anka kuşu misali, kendi küllünden doğuyor.

Ve tarih, kalın puntolarla yazıyor: Yüksekova: Doğunun yükselişi, Türkiye’nin gücü.