Doğmak, dünyaya gelmek,bir ten rengine sahip olmak,bir dil konuşmak, coğrafyanın birinde yaşamak , bir dine mensup olmak gibi rızamız dışındaki bu kriterlerle gelmiş olduğumuz dünya adlı gezegen de bu saydıklarım dışında aynı zamanda da gezegenin en şanslı ve en mükemmel şekilde programlanmış, kendini sürekli ücretsiz güncelleştiren bir işletim sistemi yüklenmiş şekilde bize biçilen bir ömür ile dünya arenasında varlığımızı sürdürmekteyiz.

İlk insandan günümüze birikimli olarak ilerleyen insanlık yaşamı, son derece hızlı bir şekilde bilinmeyenlerin anlam kazandığı bir ilerleme yaşamakta.

Hayal ürünü zannedilen yeni gezegenlerin keşfedildiği, iletişim, sağlık, güvenlik, ulaşım, araçlarının maksimum düzeye ulaştığı günümüz dünyasında insanoğlunun egolarından  ve ihtiraslarından kaynaklı da bir o kadar yaşanmaz halde .

Doğduğumuz günden 15 yaşına kadar yaşantımızın sürdürülebilirliği, hayatımız ile ilgili kararların alınması tamamen başkalarına ait. Yani direksiyon başkalarının elinde bu tüm dünya için geçerli bir durum aile kavramı ve gerekliliği işte en çok bu süreçte kendini gösterir. Dünyayı iyi analiz etmiş, geleceği gören ailelerin bireyleri 25-30 yaşlarına geldiklerinde toplum içerisinde belli bir statü elde etmiş kendilerini topluma kabul etmiş bir durumdalar. Mesele meslek sahibi olmak.Doktor, Mühendis,Öğretmen,Memur,Müdür,Hakim, Savcı, Çiftçi olmak değil mesele insan olabilmek ve bize biçilen bu ömür de mutlu ve sağlıklı bir birey olarak yaşayabilmek.

John Lennon'unun "Hayat biz başka planlar yaparken başımızdan geçenlerdir" sözü ne kadar da doğru hep yarın ve sonrası planlar yaparız.Yarına dair bir güvence olmadan İçinden bulunduğumuz günü ve saati hiç görmeyiz.

Evirip çevirmeden direk konuya dalmakta fayda var sanırım yarın adına mal mülk servet biriktirmek planlama yapmak yerine zamanımızın %65'ini içinde bulunduğumuz saate endekslemekte fayda var. Elimizdeki imkanlar ile mutlu olmayı öğrenmeliyiz. herkes çocukluğuna bir bakiversin yoksulluğun imkansızlıkların dip yaptığı aynı zamanda mutluluğumuzun da tavan yaptığı yıllar değil miydi?

Birleşmiş Milletler'in 149 ülke arasında yaptığı değerlendirmeyle belirlediği Dünya Mutluluk Raporu'nda ilk üç sırada Finlandiya, Danimarka ve İsviçre var. Geçen yıl 93. sırada olan Türkiye ise 104. sıraya geriledi. Rapora göre en mutsuz ülke de yine Afganistan oldu
Mutlu insanlar ülkesi olmayı başarmış bir çok ülke var. Bu ülkelerin mutlu olmasının sebebinin devletlerin iyi yönetilmesi sayesinde ortaya çıkan güven olduğu, insanların yaşam hakları, çevreye olan duyarlılıkları, eğitime verilen önem, adalet kavramlarını tam olarak benimsemeleri ile gerçekleştirildiğini görmekteyiz. Ülkemizin de bu kategorideki ülke sıralamasına  girmesi tamamen bizlere bağlı öncelikle  kendimizden başlamalıyız. Temiz bir çevre  duyarlılığı, sağlıklı bir gıdaya ulaşma  gayreti,kimsenin hakkına girmeden adaletli bir  yaşam hakkı ancak bunları kendimizde gerçekleştirmekle ulaşılabilir.

Şeyh Edebali'nin 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' sözü her şeyin başı yine insan olduğunu gösteriyor. Mutlu bir ülke mutlu aile bireylerinden oluşur. Yanında yirmi dört saat başka bireylerin dedikodusu yapılan toplumu,komşuyu, kardeşi aile bireylerini bu iyi ya da bu kötü, şu, bu şekilde diğeri bu şekilde gereksiz ve sığ bir dünyanın içine itilen nesilden, bahsedilen kişilerle mutlu olmasını hiç kimse beklemesin.

Dünya kitap okuma sıralamasında 18. Sırada yer alıyor olmamız aynı zamanda ülkemizin refah seviyesinin de hangi aşamada olduğunu göstermektedir. Biz Türkiye insanı olarak kitabın sadece okulda okunabileceğini benimsemiş bir millet olduğumuzdan okul bittikten sonra da başkalarının ürettiği,icat ettikleri ve yönlendirmeleri ile yaşamamızı devam ettiriyoruz. Çok okuyup iyi analiz etme yeteneği kazanırsak hayatımız anlam kazanır. Hesapta olmayan risklerden, gelişmelerden nasıl başedeceğimizi;bize sunulan sahte cennetlerin arkasındaki gerçekliği tüm çıplaklığı ile görme fırsatı yakalamış oluruz. "Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz ısırılmaz" hadisi bir tecrübeden aynı zamandada okuyup geçmişten ders almayı da işaret etmektedir. 

Bilgenin deyimi ile benim davam haktır deme yetkisine sahip olabilirsin. Yalnız en hak dava benim davam deme lüksüne sahip değilsin.
Birlikte yaşama mozaiğini gerçekleştirmiş toplumlarda fikirsel tahammüller, kabullenmeler,bireysel haklar, inançsal özgürlükler tam bir anayasal güvence altına alınmıştır. Toplumlarda cereyan eden vuku bulan meseleler ivedi bir şekilde haklı haksız ayrımı yapılarak sokaksal çatışmaların önüne geçilmiştir.

Devletin malı deniz k... mantığı ile toplumlara enjekte edilen düşünceler ile toplumlar geri bırakılmış toplum içinde sınıfsal farklılıklar yaratılmıştır. Ülke insanının mutlu olması sınıflar arasındaki ekonomik, eğitim, sağlık ve adalet kavramlarının dengeli ve eşit bir şekilde dağıtılması ile sağlanmış olacaktır.

Not: Bundan sonra düzenli olarak her hafta yazılarımı sizlerle Yüksekova Halkın Sesi Gazetesinde bu köşede paylaşıyor olacağım.